14 Eylül 2013 Cumartesi

NEDEN "PARALEL SORGU " ?

 
Hatırlıyorum.Tarih 12 Temmuz 2012.Aslıhan Kandemir ile hayatı, tiyatroyu, yaşar kıldığı kimlikleri ama en çok Ethel Rosenberg'i konuşmuştuk.Dakikalar geçmesin istemiştik Yavuz ile.Söyleşi sonrası " Yarına kalacak bir belgesele var mısın," dedim Yavuz şaşkınlıkla yüzüme baktı bir an.Duraksamış,tam olarak ne diyeceğini bilememişti,farkındaydım.Kararsızdı sanki.Yedekte sosyal fobi vardı,farkındaydım.(Hiç umulmaz ama ben de sosyal fobiklerden biriydim.Hem de en azılılarından.İflah olmazlarından.Ama yıllar yılı üst üste yapıştırdığım jelatin durumu farklı gösteriyor biraz.)
 
" Hiç olmazsa deneriz,"dedim." Türk Tiyatrosu'nda dünden,bugünden yarına kalan izlere göztanıklığı sadece.Baktık yürümüyor bırakırız.Hiç başlamamış varsayarız bu çalışmaya,unururuz."
 
Yavuz'un baştaki tedirginlikleri,acabaları kısa zamanda kayboldu..artık söyleşilerde istediği gibi at koşturmayı, aklına gelen soruyu ertelemeden sormayı,doğru zamanlamayı kolayca kavramıştı.Harika bir partner ile çalışıyordum.Çok eksiğimi gideren, göremediğimi gösteren.Ve araştırarak,yayın taraması yaparak,titizlenerek yazan.Fikir yaratan,tekrara düşmeyen.Taklide yeltenmeden,hep özgün kalan.Kalabilen.
 
Ayşe Kökçü,Evren Kutlay,Vildan Gürelman,Deniz Gökçer,Engin Alkan,Şebnem Köstem,Reha Kadak,Haldun Dormen, Sevil Akı,Şenay Saçbüker,Oya Palay,Emrah Özertem, Eraslan Sağlam,Ayşe Erbulak,Selma Kutluğ ile yaptığımız rüya tadında söyleşilerde müthiş keyif alıyorduk.Ben daha çok duygulara, repliklere,heyecanlara,anılara yelken açarken,Yavuz sanat ve felsefeyi birleştiriyordu satıraralarında.Dahası,ben hızla,nasıl desem çalakalem yazarken, Yavuz daha ağır,daha temkinli yol alıyor bazen sabahın erken saatlerinde noktaladığı yazısını bilgisayarıma yolluyordu.
 
Sadece söyleşilerle sınırlı mıydı PARALEL SORGU ? Hayır, beraber oyunlar izliyor,izlediğimiz her oyunu tartışıyorduk.Tamam,bu işin altında yatan psiko-dinamiklerde var tabii..aslında rol alamadığım oyunları,yönetemediğim oyunları, yazamadığım oyunları telafi ediyorum,bu söyleşilerde.Yalana gerek yok..bir gün hep sahnede olmak istemiştim.Aslında bir oyun vardı kafamda;Robert Anderson'un yazdığı TEA AND SYMPATHY(1953).Karşımda mutlaka Füsun Erbulak olmalıydı.Füsun Erbulak Laura ben Tom rolünde.Yıllarca bu hayali hep canlı tuttum içimde.Oysa artık 53 yaşındayım ve Tom olamayacak kadar geç kalmış durumdayım.Ama dedim ya, o hayal beni hiç bırakmadı.Özellikle gri mavi bir spotun aydınlattığı o son sahne hep gözlerimin önündedir.  
 
Laura- Yıllar ve yıllar sonra bunu arkadaşlarına anlattığında..anlatacağından eminim.Sadece beni inciltmemeğe çalış,olur mu ?  
 
 Mütevazı davranmayacağım bu kez ,eksikleri olsa da bir dönemi,tiyatromuzda bir dönemi yarına aktarıyoruz bu söyleşilerle.İnanıyorum ki, bu söyleşiler yıllar ve yıllar boyu sürecek.Kimi sahnede ölmek ister,kimi huzur içinde uyurken öyle ansızın,bir anda..sanırım seçme şansım olsaydı PARALEL SORGULAR dan birinde çekip gitmekten yana olurdu tercihim.Dinlerken ya da yazarken.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder