Hatırlıyorum.Tarih 12 Temmuz
2012.Aslıhan Kandemir ile hayatı, tiyatroyu, yaşar kıldığı kimlikleri ama en çok
Ethel Rosenberg'i konuşmuştuk.Dakikalar geçmesin istemiştik Yavuz ile.Söyleşi
sonrası " Yarına kalacak bir belgesele var mısın," dedim Yavuz şaşkınlıkla
yüzüme baktı bir an.Duraksamış,tam olarak ne diyeceğini
bilememişti,farkındaydım.Kararsızdı sanki.Yedekte sosyal fobi
vardı,farkındaydım.(Hiç umulmaz ama ben de sosyal fobiklerden biriydim.Hem de en
azılılarından.İflah olmazlarından.Ama yıllar yılı üst üste yapıştırdığım jelatin
durumu farklı gösteriyor biraz.)
" Hiç olmazsa
deneriz,"dedim." Türk Tiyatrosu'nda dünden,bugünden yarına kalan izlere
göztanıklığı sadece.Baktık yürümüyor bırakırız.Hiç başlamamış varsayarız bu
çalışmaya,unururuz."
Yavuz'un baştaki
tedirginlikleri,acabaları kısa zamanda kayboldu..artık söyleşilerde istediği
gibi at koşturmayı, aklına gelen soruyu ertelemeden sormayı,doğru zamanlamayı
kolayca kavramıştı.Harika bir partner ile çalışıyordum.Çok eksiğimi gideren,
göremediğimi gösteren.Ve araştırarak,yayın taraması yaparak,titizlenerek
yazan.Fikir yaratan,tekrara düşmeyen.Taklide yeltenmeden,hep özgün
kalan.Kalabilen.
Ayşe Kökçü,Evren
Kutlay,Vildan Gürelman,Deniz Gökçer,Engin Alkan,Şebnem Köstem,Reha Kadak,Haldun
Dormen, Sevil Akı,Şenay Saçbüker,Oya Palay,Emrah Özertem, Eraslan Sağlam,Ayşe
Erbulak,Selma Kutluğ ile yaptığımız rüya tadında söyleşilerde müthiş keyif
alıyorduk.Ben daha çok duygulara, repliklere,heyecanlara,anılara yelken
açarken,Yavuz sanat ve felsefeyi birleştiriyordu satıraralarında.Dahası,ben
hızla,nasıl desem çalakalem yazarken, Yavuz daha ağır,daha temkinli yol alıyor
bazen sabahın erken saatlerinde noktaladığı yazısını bilgisayarıma
yolluyordu.
Sadece söyleşilerle sınırlı mıydı PARALEL SORGU ? Hayır, beraber
oyunlar izliyor,izlediğimiz her oyunu tartışıyorduk.Tamam,bu işin altında yatan
psiko-dinamiklerde var tabii..aslında rol alamadığım oyunları,yönetemediğim
oyunları, yazamadığım oyunları telafi ediyorum,bu söyleşilerde.Yalana gerek
yok..bir gün hep sahnede olmak istemiştim.Aslında bir oyun vardı kafamda;Robert
Anderson'un yazdığı TEA AND SYMPATHY(1953).Karşımda mutlaka Füsun Erbulak
olmalıydı.Füsun Erbulak Laura ben Tom rolünde.Yıllarca bu hayali hep canlı
tuttum içimde.Oysa artık 53 yaşındayım ve Tom olamayacak kadar geç kalmış
durumdayım.Ama dedim ya, o hayal beni hiç bırakmadı.Özellikle gri mavi bir
spotun aydınlattığı o son sahne hep gözlerimin
önündedir.
Laura- Yıllar ve yıllar sonra bunu
arkadaşlarına anlattığında..anlatacağından eminim.Sadece beni inciltmemeğe
çalış,olur mu ?
Mütevazı
davranmayacağım bu kez ,eksikleri olsa da bir dönemi,tiyatromuzda bir dönemi
yarına aktarıyoruz bu söyleşilerle.İnanıyorum ki, bu söyleşiler
yıllar ve yıllar boyu sürecek.Kimi sahnede ölmek ister,kimi
huzur içinde uyurken öyle ansızın,bir anda..sanırım seçme şansım olsaydı PARALEL
SORGULAR dan birinde çekip gitmekten yana olurdu tercihim.Dinlerken ya da
yazarken.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder